"Yerel Yönetimler Demokrasinin Çoban Ateşidir"

Gündem 25.05.2013 - 22:55, Güncelleme: 15.06.2023 - 07:39 3872+ kez okundu.
 

"Yerel Yönetimler Demokrasinin Çoban Ateşidir"

Chp Sivil Toplum Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı "Yakup Akkaya" sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle Ordu’ya hoş geldiniz. Bugün Ordudasınız, Karadeniz’e bir dizi ziyaretlerde bulunmak için geldiğinizi biliyoruz. Ordu da bulunma sebebinizi öğrenebilir miyiz? Orduda yapılacak olan tek gıda iş sendikasının, Ordu şubesinin genel kuruluna katılmak için geldim. Ayrıca, Rize de yine tek gıda iş sendikasındaki 53 adet fabrikanın, grevdeki sendikanın Çay-kur’ da ki işçilerinin haklı ve meşru taleplerine destek olmak için geldim. Cumhuriyet Halk partisi olarak emeğe ve işçiye dönük, Çay-kur işçisinin haksızlığa uğradığını düşünüyoruz. 5 yıllık verdikleri onurlu bir mücadelenin sonucunda, 2009 yılında başlayan toplu sözleşmelerde Çay-kur Genel Müdürlüğünün, işçilerin haklı taleplerini görmezden geldiğini, Bakanlığın bu taleplere duyarsız kaldığını gördük. Edindiğimiz izlenimler, bize gelen bilgiler bu yönde. Ben de bu çerçevede işçilerin bu zor günlerinde onlarla olmak ve dayanışma içinde bulunmak için Ordu’dan Rize’ye gideceğim. Orduda Yalıköy limanındasınız, burada neleri değerlendirdiniz? Balıkçılarla sohbetimiz oldu, balıkçıların dertleriyle problemleriyle ilgilendik, şunu bir kez daha gördük; 3 tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde balıkçılıkla ilgili bir politika olmadığını, günü birlik kararlarla balıkçılığın yürütüldüğüne şahit olduk. Özellikle Karadeniz kıyılarında bulunan diğer ülkelerin balıkçılığa olan olumsuz uygulamaları Ordu’ yu da Trabzon’ u da Rize’yi de balıkçılıkla geçinen bütün emekçileri yakından ilgilendiren, söz konusu dış politikadaki başarıdan söz eden hükümetin ne yazık ki konu balıkçılar oldu mu; Karadeniz deki diğer ülkelerle Gürcistan la Rusya ile Bulgaristan ile diğer ülkelerle iş birlik içinde olmadığını ve onların yanlış politikaları yüzünden Karadeniz’in balığının önümüzdeki süreç içinde bitme tehlikesi olduğunu, bu balıkçılık sektörü ile uğraşan insanların anlatmalarına rağmen görmezden geldiklerine bir kez daha şahit olduk. Cumhuriyet Halk Partisi olarak üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde, özellikle Karadeniz’in balıkçılarının bu sorunlarıyla ilgili mecliste onların takipçisi olacağız. Onlarla konuştum, sorunlarını problemlerini anlattılar, notlarımı aldım. Bu konu ile ilgili bir çalışma yapıp yine kendileri ile bunu paylaşacağız ve 1 Eylül’de de vira bismillah dendiğinde; Karadenizli balıkçılarımızla beraber balığa çıkacağız. Başkanım balıkçılarını sorununu incelediğinizi söylediniz. Peki Ordu’dayız, fındıkla ilgili yapmış olduğunuz çalışmalar var mı? Fındıkla ilgili neler söyleyeceksiniz? Biliyorsunuz ta başından beri fındık borsasının bu yörede kurulmasını talep ettik. Ne yazık ki dünyada fındığın hemen hemen %70’ini sağlayan bir ülkeyiz ama fındık borsasını belirleyici bir ülke değiliz. En başından garipsenecek bir durum. Onun için bu hükümetin, zaten hükümet bizim Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu halkın sorunlarıyla problemleriyle çiftçinin, köylünün, işçinin sorunlarıyla, problemleriyle yaptığımız hiçbir öneriye hiçbir yasa çalışmasına doğru dürüst yanıt bile vermiyor. Onun için bu Ordu’daki Karadeniz’ in sadece fındık sorunu değil, Karadeniz in birçok sorunu var. Bir çok problemi var, bu sorunları ve problemleri çözme konusunda, Ak Parti iktidarı daha çok manevi yaklaşımlarla, insanların kafasını o yönde şükretmekle, ancak o şekilde çözmeye çalışıyor. Akılcı yarınlara dönük ortadan kaldırılacağı, belki yarınlarda da sorunların ortadan kaldırmaya çalıştığı durumlarda Karadeniz’de de Ordu’nun Giresun’un Trabzon’un Rize’nin birçok sorununun akılcı politikalarla çalışmaları bir sonuç vermiyor. AKP’nin vatandaşı müşteri gibi görme zihniyeti var. Sosyal devletten uzaklaşmış, vatandaştan kendisine yönelik bir kar gelecekse ona bakıyor. Örneğin Ordu’da sadece Ordu Merkezde bilebildiğim kadarıyla 58,000 icra dosyası var. Ordu genelinde aşağı yukarı 80,000’e yakın icra dosyası var. Dolayısıyla Ordu’nun içinde bulunduğu bu durumu siz düşünün. Az önce balıkçılarla konuştuk bu dönemin iyi geçmediğini söylediler, herkesin ziraat bankasına borcu var ve kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Yani aynen şuna benziyor: Başbakan çıkıyor ve böbürlenerek diyor ki biz İMF ye olan borçlarımızı ödedik diyor. Herkeste bak IMF borçları ödenmiş ne kadar güzel diyorlar. Ben balıkçılara sunu söyledim; siz Ziraat Bankası’na borcunuz var, nasıl ödeyeceksiniz diye kara kara düşünüyorsunuz o borcunuzu İş Bankası’ndan kredi alarak kapatabilirsiniz. O zaman millete dersiniz ki benim Ziraat Bankası’nda borcum yok ama kimde var İş Bankası’nda borcum var. Yani IMF’ de aynen öyle. Borcumuz son 5 milyar dolar kaldı, o ödendiği zaman bizim dış borcumuz bitiyor mu? Dış borcumuz 143 milyar dolardı, aşağı yukarı şimdi 600 milyar dolar. Yani IMF’de borç bitmiş bitmemiş ne olacak, ha Ali Mehmet ha Mehmet Ali. Siz bir yerden borcunuzu kapatıyorsunuz ama o borcu kapatmak için başka bir yerden borç alıyorsunuz. Bu halkı kandırmaktan başka bir şey değil. Peki, son olarak çok konuşulan konulardan biri Ordu’nun Büyük Şehir olması. Seyit Torun Büyük Şehir Belediye Başkan Adayıyım dedi. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim? Şimdi en başta sunu söyleyeyim CHP olarak öyle bir şey lanse edildi ki AKP tarafından, biz büyük şehirlere karşıymışız gibi haber yayıldı. CHP olarak büyük şehirlere karşı değiliz, keşke imkan olsa da 81 ilimizde Büyük Şehir olsa ama biz şuna karşıyız, biz Belde ve İlçe Belediyelerinin kapatılmasına karşıyız. Bakın Belediyeler, Yerel Yönetimler demokrasinin çoban ateşidir. Bizde 73 milyon toplam nüfusumuzda sanırım 3,400 belediyemiz var topu topu. Bunun yarısı kapanıyor bu yasayla ve siz seçilmiş olanları alacaksınız ve yerine devletin memurlarını yönetici olarak atayacaksınız. Bu Demokrasinin hiçbir şeyine sığmaz. Demokrasi ile tarif edilecek bir durum değil. Bakın Fransa da hemen hemen bize yakın nüfusu var. 80 milyon nüfusu var. Fransa da 26500 belediye var. Bu 26500 belediyenin 20,000’i nüfusu 2,000’in altında olan yerler. Fransa demokrasiden nasibini almamış bir ülkemi? Bugün Fransa demokrasinin beşiği. Almanya’ya gidin, İngiltere’ye gidin, diğer ülkelerle bir baktığınız zaman yerel yönetimlerin, siyasetin halkın kendi kendini yöneteceği idare edeceği bir demokrasi. Siz orada yerel yönetimleri kapatıyorsunuz, merkezi bir anlayış getiriyorsunuz, onun için Belde Belediyelerinin kapatılmasına CHP olarak karşıyız. İlk yerel seçimlerde, CHP iktidar olduğunda; bütün Belediyeleri tekrar açacağız ve nüfusumuza göre daha çok belediye yapacağız. Hatta şunu da söyleyebilirim. Ordu büyük şehir belediyesinde Seyit Torun yine bizim Başkan Adayımızdır. Ordu Büyükşehri biz alacağız ve yasaya rağmen biz Belde Belediyeleri kapatmayacağız. Halka Referandum yapacağız, yetkiyi biz halktan alacağımız güçle bulacağız ve sen kimi seçiyorsan seç diyeceğiz, onlarda gelip kapatsınlar. Bunu kapanan belediyelere müjde olarak verebilir miyiz? Biz orada geleceğiz, referandum yapacağız. O Belediye Başkanlarını kim seçiyorsa, halk, orada onlar bizim halkın temsilcisi olarak görev yapmaya devam edecek. Açılımla ilgili ne söyleyeceksiniz?  Bilmediğimiz bir şey için ne söyleyelim, bilmiyorum. Yani bir şey bilmiyoruz, halkta bir şey bilmiyor açılımla ilgili. Yani şunu söylüyorlar; “barış istiyor musunuz” diye bir de anket yaptırmışlar. Halkın %92 barış istiyormuş. Bu Türkiye halkına bir hakarettir. Çünkü %92 si değil halkın %100’ü barış ister, yani barışa karşı olan var mıdır? Kim kan aksın ister, kim anaların gözyaşı aksın ister, anaların gözyaşı dursun der, barış olsun der. Hatta biz 80’ den sonra yaşadığımız bu travmalardan sonra etrafımıza bir bakın en çok Barış ve Özgür adları çocuklarımıza verdiğimiz isimlerdir. Onun için herkes özgürlükten yanadır. Herkes barıştan yanadır. Bunun aksini ispat etmek kendini inkar etmek demektir. Biz ne olduğunu bilmiyoruz barışın, mesela şuraya akil insanlar gelse ne diyeceğiz bir Ordu’lu olarak, Ey akil insanlar hoş geldiniz ne yersiniz ne içersiniz. Ne söyleyeceksiniz, nedir barışla ilgili söylediğiniz. 30 yıldır bu dinmeyen terör bu akan gözyaşı bu kan, bizde durmasını istiyoruz. Biz bu konuyu akil insana sorsak hiç kimse bir şey diyemez. Hemşerimiz Akil insan Kadir İnanır’a sorsak nedir ne düşünüyorsun diye aynen o Türk filmlerindeki gibi, lannn diyecektir, şapkasından barışı çıkaracaktır herhalde yani. CHP’sini bu konuda işin içine çekmeye çalışıyorlar. Sanki CHP bu ülkede barış istemiyormuş gibi bir hava yaratıyorlar. Halbuki bu konuda en çok bedeli ödeyen CHP’dir. Bakın rahmetli Erdal İnönü döneminde sosyal demokratlar gittiler, o Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’dakileri meclise taşıdılar, gelin dağda değil, mecliste sorunlarımızı, problemlerimizi çözelim dediler. Bizi bir asmadıkları kaldı, idam sehpaları kurdular. Hatırlayın o günleri. DEP’lileri sosyal demokratlar meclise soktuğumuz zaman, daha sonra biz bir Kürt raporu çıkardık. Herkesin Kürt adını anmaktan korktuğu, Kürt adını andığı zaman hakkında dava açıldığı dönemde biz Kürt raporu yayınladık, bu konu ile de ilgili bize söylenmedik laf bırakılmadı. Yani bunu söyleyenler tarihi bilmeyenlerdir. Bunu söyleyenler geçtiğimiz dönemlerde, CHP sosyal demokrasinin bu konuda barış için özgürlükler için ne yaptığını bilmeyen insanlardır. Bunlar politikaya alet edilemeyecek kadar bütün insanlarımızı ilgilendiren olaydır. Bu olayla ilgili siyaset yapılmamalı bu olayla ilgili siyaset yapanlar bu ülkeye kötülük yaparlar. Biz CHP olarak başından beri bu sürecin bitmesi ile ilgili her çabayı gösterdik. Hatta ne dedik, dedik ki; gelin mecliste bir komisyon kuralım. Bu komisyonda her partide eşit insanlar olsun ve onun altında da işte bu akil insanlar olsun, Meclis bu işi yürütsün. Bırakın İmralı’yı, bırakın terör başını muhatap almayı, biz Mecliste bu konuyu çözelim. Toplumsal barış toplumsal mutabakatla olur. Bir parti dünyanın hiçbir yerinde terörün çözüldüğü hiçbir ülkede tek başına iktidarda olan bir parti bu işi çözmemiştir. Gidin İrlanda’ya bakın , gidin İspanya’ya bakın. Yani bütün ülkelerde baktığımızda bu işte muhakkak ki bu ülkenin siyasi parti iktidarı ile muhalefeti ile sendikalarıyla, STK’larıyla, sivil toplumları ile kanAat önderleriyle birlikte; toplumsal bir mutabakatla çözülmüştür. Bu süreç AKP’nin kendi politikasıdır. AKP’nin bu politikası, Türkiye’ye zararlı bir politikadır. CHP olarak bunu söylüyoruz ve halkımızı bu yönde bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Akil insanlar dedikleri yani herkes kendi içinde değerli bir insan olabilir, ama akil insanların, benim aklıma şu soru geliyor, yani büyük bir ihtimalle de var, Başbakana şu soruyu sormak lazım, bu akil insanlara milletvekilliği sözü verildi mi acaba? Öylemi peki? Ben öyle düşünüyorum. Sanatçılar var mesela, Kadir İnanır, Yılmaz Erdoğan, Hülya Koçyiğit var, acaba TRT de yüksek miktarlı dizi teklifleri yapıldı mı acaba? Birde şu soruyu sorun; bunların içinde acaba AKP den birinci derece yakınları aday adayı olmuş olanlar var mıydı? Sizce var mı peki ? Bence var. Son günlerde tartışılan konulardan bir tanesi de resmi kurumlardan TC isminin değiştirilmesi konusunda neler söyleyebilirsiniz? Bunlara gücü yetmez, bakmayın bunlar böyle AKP korkusuyla korku toplumu yarattılar. Memurlar kendini bilmezler kendine vazife edenler, çıkaranlar, TC.’ leri söküyor. Fakat bunların kafasına bu TC.’ ler bir gün düşer, nerden geldiğini şaşırırlar. Amaç nedir peki? Bunlar AKP’nin korku politikasından başka bir şey değildir. Son günlerde dikkat ettiyseniz Başbakan yakasında Türk bayrağı rozeti taşırdı. Bundan bir ay önce o rozet çıktı. Neden acaba? Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu bir grup toplantısında şunu söyledi, dedi ki; Sayın Başbakan çık açıkla; ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım diyebilir misin dedi. O günden bugüne kadar Başbakan, ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım diyemiyor. Bunları sormak lazım, bizim Türkiye Cumhuriyeti ile bir derdimiz yok. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet, Atatürk’ün bize miras bıraktığı bu Cumhuriyet’i yaşatmak için CHP olarak vatandaşlarımızla beraber, onun bekçisiyiz, onun sahibiyiz. Vatandaşlarımız ve hiç kimse bu konuda tereddütte bulunmasın. Bunların TC.’yi kaldırmaya gücü yetmez, sadece oradan harflerin çıkarılmasıyla, ancak kolluk kuvvetiyle olur. Onlar kolluk kuvveti olmadan ne gücü yeter. Ne düşüncesi yeter. Sökseler dahi TC.’ leri yerine takacaklar. Onlar tıpış tıpış geri gelecektir. CHP nin bu konuyla ilgili yapması gereken ne var peki? Tabi yani bunla ilgili gensoru verdiğimiz halde bu soruyu soruyor, her gittiğimiz yerde halk bunlara o soruyu soruyor, yeter her şeyden önemlisi halkın onlara sorduğu o sorudur. Sayın Başkanım gazetemize verdiğiniz röpörtaj için çok teşekkür ederim.
Chp Sivil Toplum Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı "Yakup Akkaya" sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle Ordu’ya hoş geldiniz. Bugün Ordudasınız, Karadeniz’e bir dizi ziyaretlerde bulunmak için geldiğinizi biliyoruz. Ordu da bulunma sebebinizi öğrenebilir miyiz?

Orduda yapılacak olan tek gıda iş sendikasının, Ordu şubesinin genel kuruluna katılmak için geldim. Ayrıca, Rize de yine tek gıda iş sendikasındaki 53 adet fabrikanın, grevdeki sendikanın Çay-kur’ da ki işçilerinin haklı ve meşru taleplerine destek olmak için geldim. Cumhuriyet Halk partisi olarak emeğe ve işçiye dönük, Çay-kur işçisinin haksızlığa uğradığını düşünüyoruz. 5 yıllık verdikleri onurlu bir mücadelenin sonucunda, 2009 yılında başlayan toplu sözleşmelerde Çay-kur Genel Müdürlüğünün, işçilerin haklı taleplerini görmezden geldiğini, Bakanlığın bu taleplere duyarsız kaldığını gördük. Edindiğimiz izlenimler, bize gelen bilgiler bu yönde. Ben de bu çerçevede işçilerin bu zor günlerinde onlarla olmak ve dayanışma içinde bulunmak için Ordu’dan Rize’ye gideceğim.

Orduda Yalıköy limanındasınız, burada neleri değerlendirdiniz?

Balıkçılarla sohbetimiz oldu, balıkçıların dertleriyle problemleriyle ilgilendik, şunu bir kez daha gördük; 3 tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde balıkçılıkla ilgili bir politika olmadığını, günü birlik kararlarla balıkçılığın yürütüldüğüne şahit olduk. Özellikle Karadeniz kıyılarında bulunan diğer ülkelerin balıkçılığa olan olumsuz uygulamaları Ordu’ yu da Trabzon’ u da Rize’yi de balıkçılıkla geçinen bütün emekçileri yakından ilgilendiren, söz konusu dış politikadaki başarıdan söz eden hükümetin ne yazık ki konu balıkçılar oldu mu; Karadeniz deki diğer ülkelerle Gürcistan la Rusya ile Bulgaristan ile diğer ülkelerle iş birlik içinde olmadığını ve onların yanlış politikaları yüzünden Karadeniz’in balığının önümüzdeki süreç içinde bitme tehlikesi olduğunu, bu balıkçılık sektörü ile uğraşan insanların anlatmalarına rağmen görmezden geldiklerine bir kez daha şahit olduk. Cumhuriyet Halk Partisi olarak üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde, özellikle Karadeniz’in balıkçılarının bu sorunlarıyla ilgili mecliste onların takipçisi olacağız. Onlarla konuştum, sorunlarını problemlerini anlattılar, notlarımı aldım. Bu konu ile ilgili bir çalışma yapıp yine kendileri ile bunu paylaşacağız ve 1 Eylül’de de vira bismillah dendiğinde; Karadenizli balıkçılarımızla beraber balığa çıkacağız.

Başkanım balıkçılarını sorununu incelediğinizi söylediniz. Peki Ordu’dayız, fındıkla ilgili yapmış olduğunuz çalışmalar var mı? Fındıkla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Biliyorsunuz ta başından beri fındık borsasının bu yörede kurulmasını talep ettik. Ne yazık ki dünyada fındığın hemen hemen %70’ini sağlayan bir ülkeyiz ama fındık borsasını belirleyici bir ülke değiliz. En başından garipsenecek bir durum. Onun için bu hükümetin, zaten hükümet bizim Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu halkın sorunlarıyla problemleriyle çiftçinin, köylünün, işçinin sorunlarıyla, problemleriyle yaptığımız hiçbir öneriye hiçbir yasa çalışmasına doğru dürüst yanıt bile vermiyor. Onun için bu Ordu’daki Karadeniz’ in sadece fındık sorunu değil, Karadeniz in birçok sorunu var. Bir çok problemi var, bu sorunları ve problemleri çözme konusunda, Ak Parti iktidarı daha çok manevi yaklaşımlarla, insanların kafasını o yönde şükretmekle, ancak o şekilde çözmeye çalışıyor. Akılcı yarınlara dönük ortadan kaldırılacağı, belki yarınlarda da sorunların ortadan kaldırmaya çalıştığı durumlarda Karadeniz’de de Ordu’nun Giresun’un Trabzon’un Rize’nin birçok sorununun akılcı politikalarla çalışmaları bir sonuç vermiyor. AKP’nin vatandaşı müşteri gibi görme zihniyeti var. Sosyal devletten uzaklaşmış, vatandaştan kendisine yönelik bir kar gelecekse ona bakıyor. Örneğin Ordu’da sadece Ordu Merkezde bilebildiğim kadarıyla 58,000 icra dosyası var. Ordu genelinde aşağı yukarı 80,000’e yakın icra dosyası var. Dolayısıyla Ordu’nun içinde bulunduğu bu durumu siz düşünün. Az önce balıkçılarla konuştuk bu dönemin iyi geçmediğini söylediler, herkesin ziraat bankasına borcu var ve kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Yani aynen şuna benziyor: Başbakan çıkıyor ve böbürlenerek diyor ki biz İMF ye olan borçlarımızı ödedik diyor. Herkeste bak IMF borçları ödenmiş ne kadar güzel diyorlar. Ben balıkçılara sunu söyledim; siz Ziraat Bankası’na borcunuz var, nasıl ödeyeceksiniz diye kara kara düşünüyorsunuz o borcunuzu İş Bankası’ndan kredi alarak kapatabilirsiniz. O zaman millete dersiniz ki benim Ziraat Bankası’nda borcum yok ama kimde var İş Bankası’nda borcum var. Yani IMF’ de aynen öyle. Borcumuz son 5 milyar dolar kaldı, o ödendiği zaman bizim dış borcumuz bitiyor mu? Dış borcumuz 143 milyar dolardı, aşağı yukarı şimdi 600 milyar dolar. Yani IMF’de borç bitmiş bitmemiş ne olacak, ha Ali Mehmet ha Mehmet Ali. Siz bir yerden borcunuzu kapatıyorsunuz ama o borcu kapatmak için başka bir yerden borç alıyorsunuz. Bu halkı kandırmaktan başka bir şey değil.

Peki, son olarak çok konuşulan konulardan biri Ordu’nun Büyük Şehir olması. Seyit Torun Büyük Şehir Belediye Başkan Adayıyım dedi. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?

Şimdi en başta sunu söyleyeyim CHP olarak öyle bir şey lanse edildi ki AKP tarafından, biz büyük şehirlere karşıymışız gibi haber yayıldı. CHP olarak büyük şehirlere karşı değiliz, keşke imkan olsa da 81 ilimizde Büyük Şehir olsa ama biz şuna karşıyız, biz Belde ve İlçe Belediyelerinin kapatılmasına karşıyız. Bakın Belediyeler, Yerel Yönetimler demokrasinin çoban ateşidir. Bizde 73 milyon toplam nüfusumuzda sanırım 3,400 belediyemiz var topu topu. Bunun yarısı kapanıyor bu yasayla ve siz seçilmiş olanları alacaksınız ve yerine devletin memurlarını yönetici olarak atayacaksınız. Bu Demokrasinin hiçbir şeyine sığmaz. Demokrasi ile tarif edilecek bir durum değil. Bakın Fransa da hemen hemen bize yakın nüfusu var. 80 milyon nüfusu var. Fransa da 26500 belediye var. Bu 26500 belediyenin 20,000’i nüfusu 2,000’in altında olan yerler. Fransa demokrasiden nasibini almamış bir ülkemi? Bugün Fransa demokrasinin beşiği. Almanya’ya gidin, İngiltere’ye gidin, diğer ülkelerle bir baktığınız zaman yerel yönetimlerin, siyasetin halkın kendi kendini yöneteceği idare edeceği bir demokrasi. Siz orada yerel yönetimleri kapatıyorsunuz, merkezi bir anlayış getiriyorsunuz, onun için Belde Belediyelerinin kapatılmasına CHP olarak karşıyız. İlk yerel seçimlerde, CHP iktidar olduğunda; bütün Belediyeleri tekrar açacağız ve nüfusumuza göre daha çok belediye yapacağız. Hatta şunu da söyleyebilirim. Ordu büyük şehir belediyesinde Seyit Torun yine bizim Başkan Adayımızdır. Ordu Büyükşehri biz alacağız ve yasaya rağmen biz Belde Belediyeleri kapatmayacağız. Halka Referandum yapacağız, yetkiyi biz halktan alacağımız güçle bulacağız ve sen kimi seçiyorsan seç diyeceğiz, onlarda gelip kapatsınlar.

Bunu kapanan belediyelere müjde olarak verebilir miyiz?

Biz orada geleceğiz, referandum yapacağız. O Belediye Başkanlarını kim seçiyorsa, halk, orada onlar bizim halkın temsilcisi olarak görev yapmaya devam edecek.

Açılımla ilgili ne söyleyeceksiniz?

 Bilmediğimiz bir şey için ne söyleyelim, bilmiyorum. Yani bir şey bilmiyoruz, halkta bir şey bilmiyor açılımla ilgili. Yani şunu söylüyorlar; “barış istiyor musunuz” diye bir de anket yaptırmışlar. Halkın %92 barış istiyormuş. Bu Türkiye halkına bir hakarettir. Çünkü %92 si değil halkın %100’ü barış ister, yani barışa karşı olan var mıdır? Kim kan aksın ister, kim anaların gözyaşı aksın ister, anaların gözyaşı dursun der, barış olsun der. Hatta biz 80’ den sonra yaşadığımız bu travmalardan sonra etrafımıza bir bakın en çok Barış ve Özgür adları çocuklarımıza verdiğimiz isimlerdir. Onun için herkes özgürlükten yanadır. Herkes barıştan yanadır. Bunun aksini ispat etmek kendini inkar etmek demektir. Biz ne olduğunu bilmiyoruz barışın, mesela şuraya akil insanlar gelse ne diyeceğiz bir Ordu’lu olarak, Ey akil insanlar hoş geldiniz ne yersiniz ne içersiniz. Ne söyleyeceksiniz, nedir barışla ilgili söylediğiniz. 30 yıldır bu dinmeyen terör bu akan gözyaşı bu kan, bizde durmasını istiyoruz. Biz bu konuyu akil insana sorsak hiç kimse bir şey diyemez. Hemşerimiz Akil insan Kadir İnanır’a sorsak nedir ne düşünüyorsun diye aynen o Türk filmlerindeki gibi, lannn diyecektir, şapkasından barışı çıkaracaktır herhalde yani. CHP’sini bu konuda işin içine çekmeye çalışıyorlar. Sanki CHP bu ülkede barış istemiyormuş gibi bir hava yaratıyorlar. Halbuki bu konuda en çok bedeli ödeyen CHP’dir. Bakın rahmetli Erdal İnönü döneminde sosyal demokratlar gittiler, o Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’dakileri meclise taşıdılar, gelin dağda değil, mecliste sorunlarımızı, problemlerimizi çözelim dediler. Bizi bir asmadıkları kaldı, idam sehpaları kurdular. Hatırlayın o günleri. DEP’lileri sosyal demokratlar meclise soktuğumuz zaman, daha sonra biz bir Kürt raporu çıkardık. Herkesin Kürt adını anmaktan korktuğu, Kürt adını andığı zaman hakkında dava açıldığı dönemde biz Kürt raporu yayınladık, bu konu ile de ilgili bize söylenmedik laf bırakılmadı. Yani bunu söyleyenler tarihi bilmeyenlerdir. Bunu söyleyenler geçtiğimiz dönemlerde, CHP sosyal demokrasinin bu konuda barış için özgürlükler için ne yaptığını bilmeyen insanlardır. Bunlar politikaya alet edilemeyecek kadar bütün insanlarımızı ilgilendiren olaydır. Bu olayla ilgili siyaset yapılmamalı bu olayla ilgili siyaset yapanlar bu ülkeye kötülük yaparlar. Biz CHP olarak başından beri bu sürecin bitmesi ile ilgili her çabayı gösterdik. Hatta ne dedik, dedik ki; gelin mecliste bir komisyon kuralım. Bu komisyonda her partide eşit insanlar olsun ve onun altında da işte bu akil insanlar olsun, Meclis bu işi yürütsün. Bırakın İmralı’yı, bırakın terör başını muhatap almayı, biz Mecliste bu konuyu çözelim. Toplumsal barış toplumsal mutabakatla olur. Bir parti dünyanın hiçbir yerinde terörün çözüldüğü hiçbir ülkede tek başına iktidarda olan bir parti bu işi çözmemiştir. Gidin İrlanda’ya bakın , gidin İspanya’ya bakın. Yani bütün ülkelerde baktığımızda bu işte muhakkak ki bu ülkenin siyasi parti iktidarı ile muhalefeti ile sendikalarıyla, STK’larıyla, sivil toplumları ile kanAat önderleriyle birlikte; toplumsal bir mutabakatla çözülmüştür. Bu süreç AKP’nin kendi politikasıdır. AKP’nin bu politikası, Türkiye’ye zararlı bir politikadır. CHP olarak bunu söylüyoruz ve halkımızı bu yönde bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Akil insanlar dedikleri yani herkes kendi içinde değerli bir insan olabilir, ama akil insanların, benim aklıma şu soru geliyor, yani büyük bir ihtimalle de var, Başbakana şu soruyu sormak lazım, bu akil insanlara milletvekilliği sözü verildi mi acaba?

Öylemi peki?

Ben öyle düşünüyorum. Sanatçılar var mesela, Kadir İnanır, Yılmaz Erdoğan, Hülya Koçyiğit var, acaba TRT de yüksek miktarlı dizi teklifleri yapıldı mı acaba? Birde şu soruyu sorun; bunların içinde acaba AKP den birinci derece yakınları aday adayı olmuş olanlar var mıydı?

Sizce var mı peki ?

Bence var.

Son günlerde tartışılan konulardan bir tanesi de resmi kurumlardan TC isminin değiştirilmesi konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Bunlara gücü yetmez, bakmayın bunlar böyle AKP korkusuyla korku toplumu yarattılar. Memurlar kendini bilmezler kendine vazife edenler, çıkaranlar, TC.’ leri söküyor. Fakat bunların kafasına bu TC.’ ler bir gün düşer, nerden geldiğini şaşırırlar.

Amaç nedir peki?

Bunlar AKP’nin korku politikasından başka bir şey değildir. Son günlerde dikkat ettiyseniz Başbakan yakasında Türk bayrağı rozeti taşırdı. Bundan bir ay önce o rozet çıktı. Neden acaba? Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu bir grup toplantısında şunu söyledi, dedi ki; Sayın Başbakan çık açıkla; ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım diyebilir misin dedi. O günden bugüne kadar Başbakan, ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıyım diyemiyor. Bunları sormak lazım, bizim Türkiye Cumhuriyeti ile bir derdimiz yok. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet, Atatürk’ün bize miras bıraktığı bu Cumhuriyet’i yaşatmak için CHP olarak vatandaşlarımızla beraber, onun bekçisiyiz, onun sahibiyiz. Vatandaşlarımız ve hiç kimse bu konuda tereddütte bulunmasın. Bunların TC.’yi kaldırmaya gücü yetmez, sadece oradan harflerin çıkarılmasıyla, ancak kolluk kuvvetiyle olur. Onlar kolluk kuvveti olmadan ne gücü yeter. Ne düşüncesi yeter. Sökseler dahi TC.’ leri yerine takacaklar. Onlar tıpış tıpış geri gelecektir.

CHP nin bu konuyla ilgili yapması gereken ne var peki?

Tabi yani bunla ilgili gensoru verdiğimiz halde bu soruyu soruyor, her gittiğimiz yerde halk bunlara o soruyu soruyor, yeter her şeyden önemlisi halkın onlara sorduğu o sorudur. Sayın Başkanım gazetemize verdiğiniz röpörtaj için çok teşekkür ederim.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ordumanset.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.